17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Bölgesinde gerçekleşen büyük depremin afete dönüşmesi nedeniyle 24 yıl önce yaşanmış felaketi unutmamak ve unutturmamak için depremlere karşı hazırlıklı olmanın altı çizilmişti. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı!
Kent planlamasına ve kentsel tasarıma, imar planlarına, inşaatlarda kullanılan malzemelerin kalitesine üretim ve denetim süreçlerine, inşaat eğitimine ve hukukuna, kullanımına özel önem verilecekti. Yapı stoku-envanteri çıkaracaktık. Afet riski olan yerleşim bölgelerini daha güvenli olan yerlere taşıyacaktık. Binalarımızı depreme dayanıklı hale getirmeyi ihmal etmeyecektik. Dere yatakları, su havzaları, dolgu alanları, ormanlar, deniz kıyıları imara açılmaya devam edilmeyecekti ve imar planları rant elde etme alanları dışına çıkarılacaktı. Ancak, yapı denetimi gibi kilit önemdeki hizmetleri ve kentsel dönüşüm gibi önemli uygulamaları piyasanın, müteahhitlerin insafına terk ederek ticarileştirmeyi tercih ettik. Çarpık kentleşme ve kaçak yapılaşma ‘imar barışı’ çıkarılarak ruhsatlandırıldı, meşrulaştırıldı, böylece can kaybına ve afetlere zemin hazırlandı.
Ne yazık ki aradan geçen 24 yıl boyunca farklı illerimizde yaşanan büyük depremlere rağmen, unuttuk ve yukarıdakiler de dahil, gerekli hazırlıkları yapmayı, dersler çıkarmayı ihmal ettik. Göz boyamayı ve günü kurtarmayı tercih ettik. Bilimi de, tedbir almayı da tevekkülü de ihmal ettik! Hazırlık yapılması ve tedbir alınması konusunda ne merkezi yönetimde ne de yerel yönetimlerde güçlü bir siyasi irade göremedik. Bilimin, mimarlığın ve mühendisliğin gereklerini de ihmal ettik. 17 Ağustos’tan 6 ve 20 Şubat’a giden yolu bu ve benzeri ihmaller ve istismarlar zinciriyle döşedik.
6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri ve 20 Şubat Hatay Depremi hepimizi çok daha fazla yıkıcı biçimde sarstı. Ne var ki Depremin üzerinden 6 ay geçmesine rağmen, Anayasal hak niteliğinde olan geçici dahi olsa barınma, sağlıklı çevre, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlar ve talepler, gelir elde edememe sorunu devam ediyor, piyasalar işlemiyor. Bu konularda ilgili kamu idarelerinin sürece daha acil biçimde müdahale etmeleri beklenmektedir.
Bilim insanlarının ifade ettiği üzere, deprem riski nedeniyle bugün İstanbul çok ciddi ve büyük bir yıkım tehdidi altındadır. Kamuoyuna yansıyan raporlardan ve haberlerden, açıklamalardan söz konusu riski ve tehdidi minimize edecek tedbirler yetersiz kalmaktadır. İstanbul’da riskli yapılardan kentsel dönüşüme girenlerin oranı %15’ler seviyesine dahi ulaşmamıştır. Diğer bir anlatımla, riskli yapıların %85’ten fazlası olduğu gibi durmakta ve olası depremi afete ve ölümlere dönüştürmek üzere zaman ve iktisadi kaynak ihtiyacı içinde ‘çaresiz’ beklemektedir. Her büyük depremde yaşam haklarımız elimizden alınmakta, milli servetimiz heba olmakta, ülke ekonomisi istikrarsızlaşmaktadır.
Hal böyle iken, merkezi yönetimden ve yerel yönetimlerden bir an önce riski ve tehdidi telafi eden tedbirler almalarını arz ve talep ediyoruz.
HSPB Adına
ASİ-DER ve KADOP
17 Ağustos 2023
368 Görüntülenme